Birkaç hafta önce bir basın etkinliği sırasında karma gerçeklik gözlüğü Quest 3’ü deneme fırsatım oldu ve Meta’nın donanım geliştirme çabasından epey etkilendiğimi söyleyebilirim. Tanıtım ortamının kullanım için mümkün olduğunca ideal bir şekilde düzenlendiğini göz önünde bulundursak dahi Quest 3’te başarılı bulduğum pek çok şey var.
Dürüst olmak gerekirse Quest 3 ile ilgili en etkileyici şey gözlüğü çıkarmadan sanal gerçeklikten çıkabilmeniz. Haydi başlayalım:
lk bakışta Quest 3 daha ince bir genel görünüm ve ön tarafındaki bir dizi kamera lensi ile 2019'daki selefinden hemen ayrılıyor. Bunların ne işe yaradığına birazdan değineceğiz ama önce bilmeniz gereken bazı temel özellikleri sıralayalım:
- 90Hz yenileme hızına sahip 2064 x 2208 çözünürlükte iki LCD ekran
- Snapdragon XR2 Gen 2 işlemci
- 8GB RAM
- 128GB veya 512GB depolama alanı
- Tam renkli geçiş için derinlik sensörlü iki RGB kamera
- (Ne yazık ki Quest 2 ile aynı) 2-3 saatlik pil ömrü
Lafı daha fazla uzatmadan tam renkli ve doğrudan geçiş sağlayan yerleşik kameralar Quest 3'teki diğer her şey gibi oyunun kurallarını değiştirmeye çok yakın. Quest 2’de geçiş özelliği sadece odanızda bir oyun alanı çizmeye yarayan oldukça sevimsiz bir siyah-beyaz görüntü üretiyordu. Gerçek bir AR potansiyeline sahip değildi.
Ancak Quest 3 ile bir odada rahatça gezinebilir ve hatta onu takarken biriyle sohbet edebilirsiniz. Gözlüğün sağ tarafına iki kez dokunarak geçiş özelliği istediğiniz zaman açıp kapatmak çok kolay. Yukarıda bahsettiğimiz kameralar sayesinde etrafınızdaki alanı epey etkileyici bir keskinlik ve netlikle dijital olarak yeniden yaratabiliyorsunuz. Hoş bir bonus da oyun alanını taramanın büyük ölçüde basitleştirilmiş ve geliştirilmiş olması; etrafınıza manuel olarak bir sınır çizmek yerine sadece etrafınıza bakmanız yeterli. Quest 3 oyun alanını otomatik olarak tarıyor ve hatta mobilyaları dahi algılıyor.
Burada bir parantez açmak istiyorum: Kullandığım test alanı Quest 3 için mükemmel bir şekilde düzenlenmişti. Mobilyalar benim küçük dairemin aksine seyrek bir şekilde yerleştirilmişti. Bu nedenle Quest 3'ün taramasının daha dağınık ve kalabalık bir ortamda ne kadar iyi çalıştığını bilmeme imkân yok. Ancak benim katıldığım tanıtım etkinliğinde son derece sorunsuz çalıştığını söyleyebilirim.
Tüm bunların video oyunlarındaki VR/AR deneyimini nasıl etkilediğine gelince; bu konuda sadece küçük bir fikir edindim ama olumlu duygularla ayrıldım. AR testi bir başka katılımcıyla birlikte hareketli bir alanda küçük robotları kontrol ettiğimiz BAM! adlı basit bir oyundan ibaretti. Quest 3’ün kumandalarını alanı gerçek zamanlı olarak yeniden boyutlandırmak için kullanabiliyorduk ve geçiş sayesinde bir yandan oyun oynarken bir yandan etrafımda olup biten her şeyi görebiliyordum.
Ayrıca First Encounters adlı daha etkileyici ve tek oyunculu bir demoyu da denedim; bu oyunda etrafımdaki odayı saran küçük uzaylıları çift lazer tabancayla vuruyordum. Uzaylılar mobilyaların arkasına saklanıyorlardı ve ben de Quest 3'ün dahili uzamsal ses özelliğiyle onları tespit edebiliyordum. Bu esnada tanıtım görevlisiyle de sohbet edebiliyordum; ki bu çok keyifliydi. Etrafımdaki sanal ‘duvarlara’ ateş edersem, duvarlar parçalanıyor ve etrafımdaki gerçek test alanı oyun dünyasına sızıyordu.
AR tabii ki yeni bir şey değil. Ama Quest 3'teki yeni geçiş özellikleri Quest 2'nin sunamadığı gerçekten harika deneyimlere olanak tanıyor. Bu konudaki tek endişem gördüğüm şeylerin kısa teknoloji demoları olması. Meta'nın Quest gözlükle ilgili başlıca sorunu, insanlara o ilk heyecan geçtikten sonra kulaklığı takmaya devam etmesi için bir neden vermekti. Belki Quest 3 yeni AR özellikleriyle bunu sağlayabilir ama önce daha kayda değer kullanım biçimleri görmem gerekecek.
VR deneyimi de gayet başarılı
Geçişsiz VR deneyimleri söz konusu olduğunda, Quest 3 yine takdire şayan bir performans sergiledi ama çok büyük bir yenilik sunmadı.
Bilinmesi gereken en önemli şeylerden biri Quest 3'ün lenslerinin Quest 2'den çok daha yüksek çözünürlüğe sahip olduğu ve gözlüğün içindeki işlemcinin de çok daha güçlü olduğu. Her şey bir önceki versiyondan çok daha keskin ve güzel görünüyor. Meta bana yan yana oyun karşılaştırmaları gösterdi; oyunların Quest 3 sürümü çok daha yüksek düzeyde ayrıntı ve görüntü kalitesine sahipti. Gerçi bir PS5 seviyesinde değil ama eskisine nazaran çok daha iyi.
Meta ayrıca Touch kontrol cihazlarını da güncelleyerek (ki artık Touch Plus olarak adlandırılıyorlar) önceki modeli estetik olarak karakterize eden garip halka benzeri detayı kaldırmış. Gördüğüm kadarıyla kontrol düğmelerinin düzeninde kayda değer bir değişiklik yok. En büyük değişiklik bir yayın ipini germek gibi şeyler yaptığınızda keyifli ve coşkulu hisler veren yeni haptik sensörler.
Sony'nin PS5 için geliştirdiği DualSense kumandası benim gözümde sürükleyici oyun standardı olmaya devam ediyor ve Quest 3'te de benzer bir özelliğin yer alması kesinlikle memnuniyet verici.
Quest 3 ile geçirdiğim kısa süre ürünün (en azından) Quest 2'den daha iyi olduğundan emin olmamı sağladı fakat birkaç sıkıntılı nokta var. Ve bunlardan ilki elbette fiyat; 128GB'lık model 500 dolar 512GB'lık model ise 650 dolara satılıyor. Bu Quest 2'nin 300 dolarlık lansman fiyatından epeyce yüksek. Meta'nın donanımda yaptığı sayısız iyileştirme fiyat artışını haklı çıkarabilir ama Quest 2 işin VR kısmına daha meraklı olanlar için daha iyi bir seçim olabilir.
Quest 3 ile ilgili diğer büyük sıkıntım ise Meta personelinin bana Quest 2 ile hemen hemen aynı olduğunu söylediği pil ömrü. Bu onu tekrar şarj etmeden önce kabaca iki veya üç saat kullanabileceğiniz anlamına geliyor.
Ancak bir bütün olarak ele alındığında Meta, Quest 2'nin zayıf yönlerini çok net bir şekilde tespit etmiş ve Quest 3 ile bunları güçlü özelliklere dönüştürmüş. Belki bir VR devrimi başlatmayacak ama Quest 2'den çok daha iyi bir intiba bırakacağı kesin.
Alex Perry, Mashable'da editör.
